30 Mart 2012 Cuma

Bursa’ya Türkiye’nin İlk Şiir Kütüphanesi

 

Bursa Nilüfer’in kültürel mekanlarına bir yenisi daha ekleniyor. 100. Yıl Mahallesi’nde yapılarak “Nazım Hikmet’in adını taşıyan Kültürevi, 3. Tiyatro Festivali ile hizmete açılıyor.
Aynı zamanda Türkiye’nin ilk şiir kütüphanesini de bünyesinde barındıracak olan Kültürevi’nde; 400 seyirci kapasiteli etkinlik salonu, şiir kütüphanesi, çok amaçlı salonlar, sinema odası ve kafeterya bulunuyor.
Sempozyum ve panel gibi etkinliklerin düzenlenebileceği teknik altyapıya sahip olan Kültürevi’nde iki eşzamanlı çeviri odası ile 6 adet kulis odası bulunuyor.
Dört kattan oluşan ve toplam 6730 metrekarelik bir kullanım alanına sahip olan Nâzım Hikmet Kültürevi’nin giriş kat fuayesinde; Nâzım Hikmet ve çağdaşı sanatçıların Ara Güler’in objektifinden yansıyan görüntüleri yer alırken, üst kattaki sergi alanları da birbirinden değerli eserleri sanatseverlerle buluşturuyor. Bursa da Nâzım Hikmet’in anısını ve adını yaşatan bir mekan eksiğini de giderecek olan mekan, bölgeye sosyal ve kültürel bir hareketlilik kazandıracak. (Mini Fikir'den alıntıdır)

Ağaç Kitaplık


Çok şık bir tasarım..
'Ağaç Yaşken Eğilir , bol bol okuyun' der gibi...

29 Mart 2012 Perşembe

Fantastik Bir Kütüphane

Filmlerde görmüşümdür hep, kocaman evlerdeki duvarlar boyu kütüphanelerde, rafların birinde bulunan işaretli bir kitaba dokunulduğunda açılan gizli bir bölme, bir kasa olur.



Bu ise; Evdeki kitaplıktan, arkadaki  odaya açılan gizli bir kapı.
Gizlenmiş odada ise, kıymetli, el yazması kitaplar varmış .. gibi geldi bana :)

28 Mart 2012 Çarşamba

Bu Bir Çağrıdır



Yaşar Kemal, yeni kitabı Bu Bir Çağrıdır’da 20 yıldır yaptığı barış çağrısını yineliyor.
Yaşar Kemal’in Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan Bu Bir Çağrıdır kitabı, büyük yazarın 1992’den bu yana, inatla, kimi zaman özlemle, kimi zaman öfkeyle ve her zaman umutla dile getirdiği demokrasi, insan hakları ve barış çağrılarını, uyarılarını ve söyleşilerini, bu konulara dair yazılarını bir araya getiriyor.

Yaşar Kemal, 1993 yılında yazdığı, “Demokrasi Yalanı” makalesinde “Gerçek bir demokrasiye ulaşmak kolay olmuyormuş. O da, kan ve gözyaşı istiyormuş. O da, akıl ve düşünce çabaları istiyormuş. Gerçek bir demokrasiye ulaşmak bir topluluğun, birkaç topluluğun iyi niyetli çabasıyla gerçekleştirilemiyor. Dışarıdan demokrasi de bir süs olaraktan, bir yalan olaraktan kalıyor. Demokrasiyi bilinçlenmiş halklar yaratır. Çünkü demokrasiyle yönetilmek en çok onun çıkarınadır” diyordu.

Bu ülke bir kardeşlik toprağıdır, bu topraklardaki bütün kültürlerin, dillerin ve her doğa parçasının üstüne titrememiz gerekir vurgusunu yapan yazar, Kürt sorunu Türkiye’nin çağdaşlık sorunudur, Kürt sorunu Türkiye’nin demokrasi sorunudur, Türkiye’nin bütünlüğünün korunması gerekir ve bir kardeş kavgasında kazanan olmaz diyordu.

Yaşar Kemal, askeri operasyonların hızlandığı, siyaset söylemine şiddetin hakim olduğu 1995 yılında Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılanırken hakimlere şöyle sesleniyordu: “Benim yazılarım halkımıza birer çağrıdır. Öncelikle batıdaki, doğudaki çocukları, savaşta ölmüş anaları çağırıyorum. Bu savaş en çok sizin yüreğinizi yaktı. Herkesi çağırıyorum, sayın yargıçlar sizleri de bu savaşı durdurmak isteyenlere katılmaya çağırıyorum. Bu ülke hepimizindir ve bu ülke insanlık tarihinde çok uzun yaşamaya layıktır. Hem de onuruyla yaşamaya ... Unutmayalım ki, bir ülkenin insanlarının onuru en azından toprağı kadar kutsaldır.”

Bu Bir Çağrıdır kitabının önsözüne “Böyle çağrıları çok yazdım, yirmi yıldır yazdıklarımı bir araya toplayarak bir daha çağrıda bulunayım dedim. Ne söylense sanki duyan yok, gören yok” diye başlayan yazar, “Gençliğimde, gazetecilik yıllarımda Çanakkalede, Kurtuluş Savaşında birlikte savaşmış Türkleri de, Kürtleri de, onların sevgi ve dostluk dolu anılarını da çok dinledim. Bugün onların çocukları, torunları böyle bir kardeş savaşını kabul etmemeli. Etmiyorlar da. Bu savaş inanılmayacak kadar uzun sürdü. Türkler de Kürtler de bu savaşın bitmesini istiyorlar, bundan kuşkum yok” diyor.

Yazar, ‘Türkiye Barışını Arıyor’ başlıklı yazısına Gazi Mustafa Kemal’in 1923 yılında İzmit’te yaptığı basın toplantısındaki konuşmasından bir alıntıyla başlıyor ve ekliyor: “Savaşın ne zaman çıkacağını beklemek, ölümü beklemek gibidir. Savaşlar insanların ölüm fermanıdır. Savaşlar, üstünde yaşadığımız toprakların, doğamızın ölüm fermanıdır.”

Sözüm Sizedir

Yaşar Kemal kitabının önsözünü şu sözlerle bitiriyor: “Çok hatalar yaptık ama umutsuzluğa düşmenin bir gereği yok. Bir ülke insanları insanca yaşamayı, mutluluğu, güzelliği seçecekse, bu, evrensel insan haklarından, düşünce özgürlüğünden geçer. Dilini ve onurunu istemek en temel ve doğal haktır…

Bugün bir umutsuzluk yeli ortalığı kasıp kavuruyor. Ben diyorum ki, bu yaraların sağılması bizim elimizde. Ülkemizin onurunu, ekmeğini, kültür zenginliğini kurtarmak elimizde. Gelin de doğru dürüst bir demokratik düzenin kurulması için aklımızla, yüreğimizle elele verelim. Bu bir çağrıdır. Sözüm sizedir.”
Kaynak: ntvmsnbc.com

6. ANKARA KİTAP FUARI


ANKARA bir kitap fuarına daha ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. 23 Mart-1 Nisan tarihleri arasında Atatürk Kültür Merkezinde (AKM) kitapların okurlarıyla buluşacağı fuara bu yıl, tutuklu yazarlar da kitaplarıyla katılacaklar.
Eylül Fuar olarak yarın başlayacak olan fuarda çok sayıda yayınevi ve yazarlar okurlarıyla buluşup, kitaplarını imzalayacaklar. Aynı zamanda ders kitaplarının da sergileneceği fuara öğrencilerin de büyük ilgi göstermesi bekleniyor.

TUTUKLU YAZARLAR İÇİN İMZA
Fuarın en önemli buluşması, Evrensel Basım Yayın’ın düzenlediği; “KCK Operasyonu” adı altında tutuklu bulunan yazarları Ragıp Zarakolu ve Müge Tuzcuoğlu’nun kitapları ile olacak.
24 Mart Cumartesi günü saat 14.30-15.30 saatleri arasında, Şair ve Yazarlar Ahmet Say, Ahmet Telli, Ali Balkız, Mehmet Özer; Zerrin Taşpınar, Serpil Çelenk Güvenç, Sibel Özbudun ve Sultan Özer; Zarakolu ve Tuzcuoğlu’nun kitaplarını imzalayacak, onlara fuardan selamlarını, dayanışma duygularını iletecekler.
Fuarda, “Denizlerin Şekibe Ablası-Şekibe Çelenk” isimli anı-biyografi kitabı da ilk kez 24 Mart Cumartesi günü saat 13.30-14.30’da fuarda okurlarıyla buluşacak olan kitabın yazarları Serpil Çelenk Güvenç ve Sultan Özer, daha sonra da Zarakolu ve Tuzcuoğlu’nun kitaplarını imzalayacaklar. (Ankara/EVRENSEL)

27 Mart 2012 Salı

Erdal Öz Edebiyat Ödülü’nü Murathan Mungan Aldı

 


Erdal Öz’ün anısını yaşatmak için Can Yayınları’nın katkılarıyla her yıl bir şair ya da yazara verilen Erdal Öz Edebiyat Ödülü’ne, Murathan Mungan layık görüldü. Seçici Kurul, bu yıl 5’incisi verilen ödülün, “30 seneyi aşkın süredir tiyatro, şiir, öykü, roman ve deneme alanlarında gösterdiği yaratıcılık, yenilikçilik ve yetkinliği nedeniyle” Mungan’a verildiğini açıkladı. Enis Batur, Semih Gümüş, Feride Çiçekoğlu, Turgay Fişekçi, Kaya Genç, Nüket Esen ve Can Yayınları adına Zeynep Çağlıyor’dan oluşan Seçici Kurul, Murathan Mungan’a ödülünü, 5 Nisan 2012 Perşembe günü Pera Müzesi’nde düzenlenecek törenle verecek.
Ödülün açıklandığı basın toplantısında bir konuşma yapan Can Yayınları Genel Müdürü Can Öz, “Ödülün çıkış noktasını, Erdal Öz’ün yazarlığı ve Türk edebiyatına yaptığı katkılar oluşturuyor. Kurduğu Can Yayınları’yla edebiyatımızın önde gelen isimlerini okurla buluşturan Öz, pek çok yeni yazarı edebiyat dünyasına kazandırdı. Özellikle genç yazarların ilk kitaplarını basarak onlara cesaret verdi ve başka yayıncılara örnek oldu. Bu anlayışın bir uzantısı olan ödülümüzü, öykü ve romanlarıyla unutulmaz izler bırakan Erdal Öz’ün anısını yaşatmak ve edebiyat alanında üretimi teşvik etmek amacıyla, gelecek yıllarda da vereceğiz.” dedi. Seçici

26 Mart 2012 Pazartesi

Leonardo'nun Kuğuları / Karen ESSEX


Kleopatra ve Firavun romanlarının yazarı Karen Essex'in romanı Leonardo'nun Kuğuları 15. yüzyıl İtalya'sının politik entrikalarını ve iki kız kardeşin öyküsünü konu alıyor. Isabella ve Beatrice adındaki İtalyalı kız kardeşlerden daha büyük ve daha sofistike olan Isabella daha düşük düzey bir aristokrat ve hoş bir genç adam olan Francesco ile nişanlıdır. Beatrice ise güçlü ancak ahlaksızlığı ile nam salmış bir adam olan müstakbel Milano Dükü Ludovico ile sözlüdür. Üstelik Ludovico'nun hamile bir de metresi vardır. Isabella sevgi dolu bir eşle mutlu bir hayat yaşayacak olan şanslı kardeş gibi görünürken Beatrice ise başta, yalnızca kocasının çocuk yapması için bir araç vazifesini üstlenir. Üstelik Ludovico'nun Isabella'ya karşı ilgisi işleri daha da karıştırır. Isabella bir yandan eniştesine cesaret verirken, bir yandan da dâhi Leonardo da Vinci'ye poz verme arzusuyla yanıp tutuşmaktadır. Kitabın ilk bölümüne iki kardeşin rekabeti hâkim olurken, ikinci bölümde ise Rönesans İtalya'sının siyasi entrikaları ağır basıyor. Fransızlar İtalya'yı işgal etme planları yaparken, Francesco Ludovico'ya, Ludovico ise herkese karşı entrikalar çevirir.

Kitaptaki Leonardo karakteri ise Dan Brown sonrası oportünizmden uzak bir şekilde betimleniyor. Okura Leonardo'nun dehası sunulmakla birlikte, sanatçı zeki ancak organize olmayı başaramayan, bu yüzden pek çok projeyi yarım bırakan bir karakter olarak tasvir ediliyor. Romanın hoşluklarından biriyse da Vinci'nin Son Yemek ve Kayalıklardaki Bakire gibi eserlerinin hikâyelerini öğrenme fırsatı vermesi. (Tanıtım Bülteninden)

23 Mart 2012 Cuma

ŞAİRİN ROMANI / Murathan MUNGAN

Yazarı:  Murathan Mungan
Yayınevi : Metis

Adı Yerküre olan bir gezegen. En büyük kara parçası sayılan Anakara'da farklı yerlerden farklı nedenlerle Odragend'e varmak üzere yola çıkan gezginler. Elli yıl sonra yurduna dönen bir bilge şair. Yıllarca evinden hiç çıkmadan yaşadıktan sonra, çıraklarıyla birlikte kendisini yollara vuran bir şiir filozofu. Yalnızca şairleri öldüren bir katilin izini süren atlı polis ve yardımcısı. Yol boyu içinden geçtikleri yerler, yaşamlar. Surlarında şiir bayrakları dalganan şehirler. Kanatları göğün gizemlerini birbirine bağlayan kuşlar. Sayıların, sözcüklerin, şifrelerin ardında ömür tüketen matematikçiler, dilciler, sözlükçüler, şairler... İnsanların ruhlarını sağaltan rüya terbiyecileri. Batı'nın modern çağ fantazi romanlarıyla Doğu'nun Binbir Gece Masalları'nın özgün bir bileşimi. Tabiata, emeğe ve şiire bir övgü. (Arka Kapak Tanıtımından)

Hayatım boyunca yarım bıraktığım ikinci kitap. Sonunu getirmek için uğraştığım, ha konuyu seveceğim, ha kitap akıp gidecek diye bekleyip durup yarısına kadar nafile devam ettim..
Ama bitiremedim..

Sırf yarım bırakmamak için; Sevmediğim bir konuyu, ısınamadığım karakterleri okumaya çabalarken başka kitaplara ayırabileceğim zamanımdan çalmak istemedim..

Ve kendimi bildim bileli sonunu getirememiş olduğum ilk kitabın da yine Muırathan Mungan'a ait 'Üç Aynalı Kırk Oda'nın olduğunu hatırlayarak, bir daha Murathan Mungan okumamaya karar veriyorum..