29 Nisan 2012 Pazar

BİZ / Yevgeni ZAMYATİN




G. Orwell ve A. Huxley gibi yazarların öncüsü ve esin kaynağı olan Zamyatin, onlardan çok daha önce yazdığı Biz ile totalitarizm tehlikesine işaret ederek, anti-ütopyayı radikal bir eleştiri silahına dönüştürmüştür. Bütünlüklü, bitmiş bir topluma karşı olan Zamyatin Biz’de, böylesi bir toplumun olumsuzluklarını anlatır. 26. yüzyılda geçen romanda insan doğadan ve kendi “ben”liğinden koparılmış, “Biz”leşerek teknolojiye ve bürokratik devlete teslim olmuştur. Kişisellik yoktur... İnsanların adları değil, numaraları vardır. Saydam, cam duvarların arkasında yaşayan insanların her dakikası devletçe belirlenmekte, denetlenmektedir. Erkek ve dişi numaralar yalnızca, izin belgeleriyle önceden belirlenmiş sevişme saatlerinde birbirlerini ziyaret ettikleri zaman perdeleri indirme hakkına sahiptirler. Zamyatin “gerçek edebiyatın güvenilir ve gayretkeş görevliler tarafından değil, ancak aykırı ve asi ruhlular, çılgınlar ve hayalciler tarafından gerçekleştirilebileceğini” savunarak resmi görüşlere karşı çıkmış, kuşağının en radikal isimlerinden biri olmuştur. (Arka Kapak Tanıtımından)
Büyük Birader insanlara ne özgürlük ne de mutluluk vaad etmektedir, hiç kimse için kurtuluş yoktur. Zamyatin'in getirdiği tartışma ise düşünen ve hayal eden insan için özgürlük ve mutluluğun özdeş kavramlar olduğudur.( ... ) Özgürlük mutsuzluğa gebe olmak zorunda değildir Zamyatin'de. Başkaldırmak, alışılagelmiş olanla mücadele etmek acı verir gerçi ama 'dünü bugün, Bugünü de dün olarak yaşamak daha zordur. Zamyatin'in ütopyası kesintisiz bir mücadeledir; bugüne daima yarının gözüyle bakarak, kendi kurduğunu, kurumlaşmaya başladığı andan itibaren yeniden yıkarak sürdürülen bir mücadele. Ütopya, Zamyatin için bir ufuktur; ona sürekli olarak yaklaşılır ancak varılamaz. 'Vardık', teslim olmaktır, gerçek sorular ise 'Neden' ve Peki sonra ne olacak?' tır.  Bülent Somay - ÖNSÖZ'den.
Bir Makalede Adını Duyduğum Biz'i okumaya karar verip satın alamk üzere internete girdiğimde 'Ölmeden Önce Okunması Gereken BinBir Kitap' arasında olduğunu gördüm.
Ki; kesinlikle ölmeden önce okunması gereken bir kitap Biz. Ne sürükleyici bir hikaye, ne etkileyici karakterler, ne de akıcı bir olayın anlatıldığı bir kitap bu. Belki ilk sayfalarda sıkılıp elinden bırakacaklar bile olabilir. Ancak ben; 1920'de yazılan bir kitabın yazarının, geleceği nasıl düşlediği, nasıl o kadar ileri bir hayal gücüne sahip olduğunu görmek ve şaşırmak için okunmalıdır.
Zamyatin'i ben bizim Nazım Hikmet'e benzettim. Ülküsü ve düşüncesi için hapislerde yaşamaış, yazmış, sürülmüş, yine yazmış ama öldükten sonra dahil ülkesinde unutulmamış, Dünya çapında bir nam kazanmış. Ancak ne yazıkki yaşarken özellikle sürgün yıllarında Paris'te çok fazla sefalet ve fakirlik çekmiş buna rağmen düşüncelerini savunmaktan dönmemiş, her zaman 'En son Devrim Yoktur' demiş.
Biz'de yazarın kurduğu dünya bugünün bilim kurgu filmlerine konu olacak cinsten. Yaşadığımız tarihten binlerce yıl sonrasını kurgulamış 1920'de ve cam duvarlarla kaplanmış bir sehir yaratmış. İnsanların hepsinin tek tip olduğu. Başlarında Velinimet Adında bir yönetici olduğu ve petrolden elde edilen kapsül yiyeceklerle beslenilen. Hiç kimsenin isminin olmadığı herkesin bir sayı ve kod numarası olduğu bir dünyada, cinsel birleşme bile idarecilerden alınan pembe bir kupon ve izin ile gerçekleşiyor. Kim, kim ile birleşmek istiyorsa gidip idareye kayıt ettiriyor ve onların onay verdiği gün ve saatte, onların onayladığı süre kadar birlikte olabiliyorlar. Hamile kalmak ise yasak, kalan olursa doğumdan sonra gaz odasında öldürülüyor.

Bu dünya öyle bir dünya ki, herkes her şeyi aynı saatte yapmak zorunda, sabah çalan zil ile herkes aynı saatte uyanıp aynı tempoda yürüyerek işe gidiyor, işte aynı ritimle çalışarak, çalan zil ile herkes aynı saatte öğle yemeğini yiyor ve yürüyüş saatinde herkes aynı yönde aynı adımlarla yürüyor, hizadan çıkan olur ya da yasak bir şey yapan olursa hemen koruyucular tarafından yakalanıyor.

İşte bu düzeni, bu ritmi yüzyılların sonunda ulaşılmış mutluluk olarak nitelendiriliyorlar. Ve bu düzenin içinde, bu düzene isyan eden bir grup insan çıkarak, özgürlüksüzlüğe başkaldırıyor, dış dünyaya açılan cam duvarı havaya uçuruyorlar, camın dışındaki kuşlar, dallar yapraklar bu dünyaya giriyor, düzen bozuluyor, her şey birbirine karışıyor ancak; Velinimet'in koruyucuları herkesi bir operasyondan  geçirerek amilyat ile Beyinlerindeki Düç Gücünü alıyor, isyan çıkaranlar Gaz Odasında Öldürülüyor, herkes aynı kurallar bütünü hayatına dönüyor ve kitabı not aldığı günlüklerle oluşturan D550 sayılı insan bile günlerce kendini, düzeni, mutluluğu, özgürlüğü sorgulayıp bir aşkın peşinden devleti tümden yıkmaya yeltenmiş olsa da nihayetinde ameliyatla düş gücü alınarak yeniden Tek Devlet vatandaşı haline getiriliyor...

27 Nisan 2012 Cuma

İŞTE TASARIM


Dünyaya benzettim kitapların dizilişini.
Bilgiyle oluşmuş bir dünyanın görünen yarısı sanki... Tüm kitaplar örülüp de dünyanında çapı tamamlanınca kitapların içinde kalan kişi, dünyanın görünmeyen yüzünü de kitaplardan görecekmiş gibi..

26 Nisan 2012 Perşembe

Başucu Kitaplığı



Bu kadar harika bir başucu kitaplığı daha görmemiştim.


Kuş kafesi şeklindeki bu harika tasarımı insan yatağının başucuna koysa, her akşam kitabını okuyup içine zevkle yerleştirirse, mutlulukla uykuya dalmaz mı ?

25 Nisan 2012 Çarşamba

Mutfağa Kitaplık


İşte böyle, küçük bir kitaplık gerek mutfaklara...
Yemek kitapları, dergiler, sevilen tarfiler için...

24 Nisan 2012 Salı

Çarpıcı Tasarım


Tüm kitapların renklerine göre gruplandırılarak tasnif edilmesi, gökkuşağı renklerinde yumuşak bir uyum oluşturulması, yüsek raflar ve koyu renkteki ahşap kitaplıklarda az rastlanır bir düzenin yakalanmasını sağlamış.

20 Nisan 2012 Cuma

Kitaplıkta Siyah-Füme-Gri Uyumu


Siyah ev dekorasyonunda tercih etmediğim bir renktir. Gri de öyle. Ben kitaplıklara beyaz yakıştırırım hep, aydınlığı simgeler benim için çünkü.
Oysa burada gri kitaplık, füme koltuk, siyah aksesuarlar ne kadar uyumlu olmuş.

19 Nisan 2012 Perşembe

Dünyalı Kitaplık


Yine bir kitaplığın dünyalarla kombine edilmiş haline rastladım.
Öyle güzel duruyor ki...

Hem kitaplık, hem aksesuarlık


Çoğu kişi kitaplıklarına çerçeveler, aksesuarlar minik süsler de dahil ediyor. Ben , kitaplıkta sadece kitap seviyorum, başka objeler eklemiyorum.
Ancak buradaki sade kombinasyon güzel olmuş..

18 Nisan 2012 Çarşamba

Çok Cici Bir Kitaplık


Amerika'da yaşayan takip etitğim bir Anne blogu vardı. Sürekli örgüler örer, dikiş diker ve okuduğu kitapları paylaşırdı.
O anne'nin evinden, hem kitaplarını, hem hobilerinin malzemelerini muhafaza ettiği çalışma odasından bir fotoğraf...
Blogunu kapattığı için, artık kendi penceresinden yansıttığı güzelliklerini göremiyoruz.

17 Nisan 2012 Salı

OKUMA KOLTUĞU

Okuma koltuğu dedikleri bu olmalı!
Ama; 'yok artık' dedirtecek cinsten...

Aksesuar


Sanırım, renkli renkli resimlerin olduğu bir çocuk kitabının  sayfalarını kıvırıp şekillendirerek böyle bir tavan aksesuarı oluşturmuşlar

Evimizdeki çalışma odamızın, yoksa kitaplığımızın bulunduğu odanın tavanına asılabilecek, kitaptan yapılma bir sarkaç...
Bir kütüphaneye daha iyi nasıl bir aksesuar olabilir ki?

16 Nisan 2012 Pazartesi

Şömineli Kütüphane


Şömine karşısında oturmak zevktir. Hele kitap okumak ayrı bir zevktir.
Kütüphaneli şömine karşısında kitap okumak ekstra bir zevktir...

15 Nisan 2012 Pazar

Mutfağa Kitaplık


Mutfağa şöyle bir kitaplık yaptırsak; bazı raflara yemek kitapları, bazılarına hamurişi dergileri, kimilerine kendi tariflerimizi yazdığımız defterleri koysak, çeşitlere göre  sınıflandırırak yerleştirsek; ne güzel olurdu...

13 Nisan 2012 Cuma

Masumiyet Müzesi Açılıyoooorrr !


Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk'un ''Masumiyet Müzesi'' isimli romanından esinlenerek hayata geçirilen ve bu özelliğiyle dünyada ilk olan müze, 28 Nisan'da kapılarını ziyaretçilere açacak.
Beyoğlu'nun Çukurcuma semtindeki müze binasının tanıtımına ilişkin düzenlenen basın toplantısında konuşan yazar Orhan Pamuk, müzenin farklı olduğuna dikkati çekerek, ''Bu müze, yaşanan bir hayatı saptıyor. Kemal ile Füsun'un aşkı ve özel yaşamı var burada'' dedi.

Müzenin açılacağı günü 4 yıldır beklediğini, ancak bu günün sürekli ertelendiğini anlatan Pamuk, 1990'ların ortasında romanı yayımladığı gün müzeyi de açmayı düşündüğünü, ancak romanın 2008'de yayımlandığını ve müze açılışının da sonraya kaldığını söyledi.

Müze binasının 1897 yılında yapıldığına işaret eden Pamuk, binayı bir mimar arkadaşıyla müzeye çevirmeye başladığını, ancak çalışmaların bir süre sonra durduğunu, daha sonra müze mimarı aradığını, Türkiye'de olmadığı için Alman bir müze mimarıyla tanıştığını ve onun ailesiyle beraber Türkiye'den farklı alanlarda birçok sanatçının müzeye çeşitli katkısı olduğunu bildirdi.

Bir romandan esinlenen ilk müze olma özelliğini taşıyan müze, Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk'un 2008 yılında yayımladığı ve bugüne kadar 60'a yakın ülkede okuyucularla buluşan aynı adlı romandan esinlenilerek yapıldı.

Orhan Pamuk romanında, Kemal'in sevgilisi Füsun'un eşyayı nasıl topladığını ve onları müzeye hangi mantıkla yerleştirdiğini anlatıyor. 20. yüzyılın ikinci yarısında İstanbul'daki gündelik hayatı temsil eden bu eşyalar, müzede özenle düzenlenen kutular ve vitrinlerde sergileniyor.

Çukurcuma Caddesi üzerinde 1897 yapımı tarihi bir binada yer alan müzenin, ahşap merdivenlerle birbirine bağlanan 3 katı vitrinler ve yerleştirmelerle donatılıyor.

Ziyaretçilerini 1950-2000 yılları arasına dair İstanbul hayatının pek çok unutulmuş ayrıntısıyla buluşturacak müze, ziyaretçilerine romanın 83 bölümünü temsil eden 83 kutuda sergilenen sinema biletlerinden kibritlere, likör şişelerinden kapı kulplarına, minik biblolardan fotoğraflara uzanan, binlerce eşyadan oluşan bir koleksiyonun yanı sıra müzede eski İstanbul filmlerinden yaratılan bir seçki de sunuluyor.

Müzede çatıya kadar yükselen merdiven boşluğundan aşağıya süzülen ışık, romanın başkahramanları Kemal ile Füsun'un aşk hikayesi ve bu aşka tanıklık eden eşya ve mekanları aydınlatarak, müze ziyaretçilerine romanı elle tutulur, gözle görülür hale getiriyor.

Müze, 28 Nisan'da itibaren salı ve pazar saat 10.00–18.00 saatleri arasında, cuma günleri ise saat 20.00'ye kadar ziyarete açık olacak. (trtturk'ten alıntıdır)

MASUMİYET MÜZESİ


Yalnız aşk değil, evlilik, arkadaşlık, cinsellik, tutku, aile ve mutluluk hakkındaki düşüncelerinizi de derinden etkileyecek bir roman...

Nobel ödüllü büyük yazarımız Orhan Pamuk'un üzerinde altı yıldır çalıştığı harikulade aşk romanı bu sözlerle başlıyor...

Masumiyet Müzesi'ni okurken yalnız aşk hakkında değil, evlilik, arkadaşlık, cinsellik, tutku, aile ve mutluluk hakkındaki bütün düşüncelerinizin derinden etkilendiğini ve kitabın rengârenk dünyasından hiç ayrılmak istemediğinizi göreceksiniz.1975'te bir bahar günü başlayıp günümüze kadar gelen İstanbullu zengin çocuğu Kemal ile uzak ve yoksul akrabası Füsun'un hikâyesi; hızı, hareketi, olaylarının ve kahramanlarının zenginliği, mizah duygusu ve insan ruhunun derinliklerindeki fırtınaları hissettirme gücüyle, elinizden bırakamayacağınız ve yeniden okuyacağınız kitaplardan biri olacak.

Ülkemizde ve dünyada milyonlarca okurun sevgi ve hayranlığını kazanmış olan, kitapları elli sekiz dile çevrilen ve her yeni romanı büyük bir merakla bütün dünyada beklenen Pamuk, okurlarına unutulmaz rüyalar gibi, akıllardan hiç çıkmayacak sarsıcı bir hikâye anlatıyor. (Tanıtım Yazısından)

Başucu Kitaplığı

Bir başucu kitaplığı daha.
Yatağın başucundaki duvarı kitaplık olarak düzenlemişler. Kitaplarda hakim olan koyu renk ile ahşap tavan biribiriyle çok uyumlu olmuş. Sağ duvardaki okuyan kadın tablosu da kitaba ne kadar düşkün bir çiftin yatak odası olduğunu gösteriyor...

12 Nisan 2012 Perşembe

İlla Okunacak Değil Ya!


Raf olarak da kullanılabilir...

Dünyalı Kitaplık


Boy boy, çeşit çeşit Dünya'lar, kitaplığın üzerine ne de yakışıyor.
Aralarında bir bağ var sanki. Her kitapta da ayrı bir dünya vardır düşüncesiyle, kitaplığın üstündeki dünyalarla hoş bir bütünlük oluşturuyor...

10 Nisan 2012 Salı

KANSAS ŞEHİR KÜTÜPHANESİ

Kansas Şehir Kütüphanesi
Bir kütüphane için bundan daha dahiyane bir mimari olabilir mi ki?

9 Nisan 2012 Pazartesi

MERDİVEN ALTI



Evdeki merdivenlerin arka kısmındaki boşluk değerlendirilerek kitaplığa dönüştürülmüş.
Hem yerden kazanılmış hem de farklı bir tasarım yapılmış.

Kitaplarla Ufak Bir Detay


Ağacın bir parçası değerlendirilerek kitaplar için hoş bir detay yaratılmış.
Yanındaki çiçek ile birlikte oluşturdukları kompozisyonu sevdim.

8 Nisan 2012 Pazar

5 Nisan 2012 Perşembe

Asma Kat Kitaplığı


Bir sürü kitabı olup da koyacak odası olmayan bir kitap kurdu, yüksek tavanlı evine asma kat yaparak bir kütüphane oluşturmuş. Harika bir fikir..

4 Nisan 2012 Çarşamba

Kitap Okuma Köşesi


İki duvarı kitaplarla bezeli bir odada, bu güzel daybede uzanmış, çayını yudumlayarak kitabını okurken, başını kaldırıp camdan baktığında yemyeşil ağaçlar görmeyi kim istemez ki?

2011 Kitap Konulu Karikatür Yarışması Birincisi


2011 Yılında Kitap Konulu Karikatür Yarışmasında Birincilik Ödülünü alan İran'lı Mehdi Mohammadi Rouzbahani'nin çizimi.




2 Nisan 2012 Pazartesi

ÇATI KÜTÜPHANE


Evlerinin çatı katını kitaplara ayırarak, hem çatı katını değerlendirmiş, hem de güzel bir kütüphane oluşturmuşlar...

'Rus Edebiyatı Buluşmaları' Başladı

Türk Rus Kültür Vakfı tarafından düzenlenen Rus Edebiyatı Buluşmaları, Aleksandr Sergeyeviç Puşkin ile başladı. Türk Rus Kültür Vakfı Başkanı Fatih Baltacı, Puşkin Müzesi Müdürü Prof. Sergey Nekrasov, şairin şiirlerini Türkçeye kazandıran Ataol Behramoğlu ve Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesi Türk Grubu Başkanı İsmail Safi katıldı.
Toplantıda konuşan Rusya Puşkin Müzesi Müdürü Nekrasov şaire ait birçok eseri yurtdışında sergilediklerini ve Türkiye’ye de gelebileceklerini söyledi. Rus Edebiyatı Buluşmaları’nın ikincisi ise Mayıs ayında Fyodor Dostoyevski anısına düzenlenecek.(minifikir'den alıntıdır)

Sabit Fikir’de Nisan Ayı: Yeni Dönem Gençlik Edebiyatı

Sabit Fikir, nisan sayısında, yeni dönem gençlik edebiyatını masaya yatırıyor. Genç okurların değişen dünyasını tüm yönleriyle ele alan bu dosya çalışması, haberci Yenal Bilgici’ye ait.
Savaş oyunları, cinsellik, terör, vampirler, zombiler, uyuşturucu gibi sert içerikleri konu edinen yeni dönem gençlik edebiyatı üzerinde yapılan bu tartışma temel olarak iki soru etrafında dönüyor: Bu bir edebi tür sayılabilir mi? Neden bu kadar karanlık veya bu kadar karanlık olmak zorunda mı?

İLK KEZ TİYATRO VE MÜZİK
Sabit Fikir, bu ay ilk kez sanatın diğer alanlarına da bulaşıyor. Sayfalarında ilk kez tiyatro ve müzik yazılarına yer veren Sabit Fikir’de bu ay, Murat Gülsoy, Oğuz Atay’ın Tehlikeli Oyunlar kitabından Seyyar Sahne’nin oyunlaştırdığı Tehlikeli Oyunlar’ı; müzik yazarı Zülâl Kalkandelen ise müzisyen Jarvis Cocker’ın yeni çıkan kitabı Mother, Brother, Lover’ı ele aldı.
Ceren Çıplak ise her ay yaptığı gibi, bu ayki Sabit Fikir’in dosya çalışmasına farklı bir açıdan yaklaştı ve “Sokaktan” adlı köşesinde, “Okuma kültürünün yaşı olur mu?” diye sorarak, sokaktan görüşler aktardı.
“Gölgede Kalanlar” adlı köşesinde Ceyhan Usanmaz ise, dünya çocuk edebiyatının başyapıtları arasında sayılan Pinokyo’nun yazarı Carlo Collodi’nin, Pinokyo’nun gölgesinde kalan yapıtlarını anlatıyor. Öte yandan dergide, A. Ömer Türkeş, Selçuk Uygur, Özgün Uçar, Melisa Kesmez, Ayşe Düzkan, Hayati Roman, küçük İskender ve Aysu Önen gibi pek çok ismin eleştiri yazıları bulunuyor.
Sabit Fikir’de bu ay Mert Tanaydın “Dünyadan” adlı köşesinde istihbarat edebiyatını irdelerken, Hasan Cömert“Edebiyatdışı”nda Ahmet Ümit ile bir röportaj yaptı! Sibel Oral’ın “Ne Varsa Okurum”, Oylum Yılmaz’ın “Sistemden Çıkma Planı 1: Evinizi Yakınız” ve Elif Tanrıyar’ın “Görünmez Bağ” başlıklı yazılarını da Sabit Fikir’in nisan sayısında okumak mümkün.
Idefix ve Prefix’le ücretsiz
Kapak illüstrasyonunu genç çizer Onur Atay’ın yaptığı dergide, edebiyat ve yayıncılık dünyasından haberler ile düşünce özgürlüğü ihlâlleri de yer alıyor.
Yayın yönetmenliğini Elif Bereketli’nin yaptığı Sabit Fikir’in matbu haline Idefix ve Prefix siparişleriyle; dijital versiyonlarına ise Turkcell Dergilik’ten, Idefix Kitaplık uygulamasından ve www.sabitfikir.com adresinden ulaşmak mümkün. (minifikir'den alıntıdır)

BAŞUCU KİTAPLIĞI


Başucu kitaplığı tam da bu olsa gerek..
Gerçi resimdekiler kitap değil cd ama; ben bu yatağın kitaplarla doldurulmuş halini düşlüyorum.
Yatağına yattığın yerden yukarıdaki kitaplıktan kitap seçmek, ya da yukarıdaki kitaplar okunmuşlar olsa ve yatağın altındakiler de, bir kol uzunluğu mesafesindeki kitaplar da; okunmamış gıcır gıcır olsa.

1 Nisan 2012 Pazar

OD / İskender PALA

Biliyorum,
“Biz bu ilden gider olduk,
kalanlara selam olsun,” demişti…
Yine Biliyorum,
“Bizim için hayır dua kılanlara selam olsun.” Demişti…
Ve Sevgili’ye gittiği o geceden sonra adının dilden dile,
Aşkının gönülden gönüle dolaştığını da biliyorum…
Şimdilerde ona kimisi Âşık Yunus, Miskin Yunus…
Derviş Yunus…Varsın onu da desinler.
Ve Türk yurtlarında, onu en çok “Bizim Yunus” diye çağırırlar.
Biliyorum…

Ten fânidir, can ölmez
Çün, gitti geri gelmez
Ölür ise ten ölür
Canlar ölesi değil (Tanıtım Yazısından)

Her yazdığı kitap olay olup çok satanlar listesinde uzun süre yer bulan İskender Pala'nın bir çok kitabını okudum. En sevdiğim romanı Katre-i Matem ile Şah ve Sultan'dı.  Son kitap Od çıkınca da hemen edinip okumaya başladım. Üstelik kitabın bir de Cd hesiyesi var. Cd'de Yunus Emre ilahileri yer alıyor. Çünkü; Od bir 'Yunus' Romanı. 13. yüzyılda Dünyanın kavgalar, savaşlar ve yoksulluklarla yanıp kavrulan ortamında İskender Pala'nın içsel büyümesi, hamlıktan olgunluğa geçişi anlatılıyor.
Kitap Molla Kasım adında bir dervişin Yunus'un İkibine yakın şiirini yakarak, nehre atarak yok etmesinin üstüne, karşılaştığı mucizevi bir olay sonucunda Yunus'un izini sürüp Yunus'a kavuşmasıyla başlıyor. Mola Kasım yok ettiği İkibin Yunus şiirinin acısını belki telafi eder düşüncesiyle 'Bizim Yunus'un hayatını kaleme almaya başlıyor...
Son olarak, benim de çok beğendiğim kitabın ilk cümlesini paylaşmak istiyorum:

'Her bilenden ziyade bilen bulunur. Bunu tecrübeyle öğrendim. Her şeyi bildiğimi zannettiğim zamanlar da artık geride kaldı. Ne var ki, eski bilgiçliğim ağır bir bedel ödememe neden oldu ve bu yüzden tarih benim adımı ‘her şeye karışan çokbilmiş bir ukala’ olarak kaydetti. Oysa size anlatacağım o günün hikayesinden sonra hayata ve eşyaya bakışım değişmişti. O günden sonra bildiğimi unuttum, unutarak yeniden bildim. Bilgi ile hikmetin, malumat ile irfanın ayrımına vardım ve geri kalan hayatımı asla bilgiçlik taslayarak yaşamadım'

CD'de Yer Alan Parçalar;

  1. Arayı Bulsam İzini
  2. Aşk Bezirgânı
  3. Aşkın Aldı Benden Beni
  4. Ben Yürürüm Yane Yane
  5. Bir Kez Gönül Yıktın
  6. Dağlar İle Taşlar İle
  7. Dolap Neden İnlersin
  8. Fenada Bir Garipsin
  9. Geldi Geçti Ömrüm Benim
  10. Hak Bir Gönül Verdi Bana
  11. Ben Bu Yolumu Bilmez İdim
  12. Severim Ben Seni
  13. Şeyhimin İlleri
  14. Yar Yüreğim Yar
Yunus Emre olarak bildiğimi benim için 'Bizim Yunus' yapan Od kitabı yazarı İskender Pala'ya teşekkür etmek ve 'Ben ağlarım yane yane / Aşk boyadı beni kane / Ne akilim ne divane / Gel gör beni aşk neyledi’ diyen derviş Yunus’un sevgiler arasında tercih yaparken yaşadığı ızdırabı tüm benliğimizde hissettirdiği güzel şiiriyle yazıma son vermek istedim.