21 Ekim 2012 Pazar

Uyuyana Kadar / S.J. Watson



 

Anıların sana kim olduğunu söyler.

Ya her akşam uyuduğunda anıların kayboluyorsa?

Adını, kimliğini, geçmişini, hatta sevdiğin insanları, hepsini
bir gecede unutuyorsan,

Ve güvendiğin tek insan sana gerçeğin tamamını anlatmıyorsa...

Christine’in hayatına hoş geldin…


Kesinlikle şimdiye dek okuduğum en iyi ilk roman. Tess Gerritsen

Uyuyana Kadar müthiş, sarsıcı bir roman. İnsanı derin, karanlık ve rahatsız edici sulara çekiyor. Bir yandan kimlik ve belleğin anlamı üzerine karmaşık sorulara değinirken, bir yandan da eğlendiriyor.
Los Angeles Times

Yazar Hakkında
S.J. Watson Midlands’de doğdu. Birkaç yıl NHS’de (Ulusal Sağlık Hizmeti) çalıştı. Londra’da yaşıyor. 2009’da Faber Akademisi’nde katıldığı “Roman Yazma” kursunun ürünü Uyuyana Kadar oldu. Kitabın hakları 42 ülkeye satıldı, tüm dünyada 1.000.000’dan fazla satışa ulaştı. Galaxy Ulusal Kitap Ödülleri’nde en iyi polisiye-gerilim kitabı ödülünü ve İngiliz Polisiye Yazarları Derneği (CWA) John Creasey Hançer Ödülü’nü kazandı. (Arka Kapak Tanıtımından)

Yorumum:

Sabah gözlerinizi açtığınızda tamamen yabancı bir odada, hiç tanımadığınız bir erkekle aynı yatakta yattığınızı görseniz. Korku içinde çıktığınız odadan banyoya koştuğunuzda aynadaki yansımanızda kendinizi sandığınızdan 20 yıl yaşlı görüp tanıyamasanız. Bedeniniz size yabancı gelse.. Yüzünü asla anımsamadığınız bir adam size 50 yaşında olduğunuzu, birbirinize aşık ve yıllardır evli olduğunuzu söylemesine rağmen bunların hiçbirini bilmediğinizi düşünseniz.. Banyo aynasına ispat niteliğinde yapıştırılmış yıllar öncesine ait fotoğraflar olmasına rağmen siz o fotoğrafların hiçbirini çektirmiş olduğunuzu anımsayamasanız.. Çığlıklar boğazınıza kadar gelip beyninizi allak bullak eden durum karşısında bomboş bir zihin ile çaresizliğin ızdırabını yaşasanız..Ne yapardınız?

Christine bunu her gün yaşıyor.. 20 yıldır kim olduğu ve nerede olduğuna dair hiçbir şey bilmediği bir güne başlıyor. Sonra eşi tarafından günü kurtaracak detaylarla yaşamını her gün, bir günlük bilgilerle devam ettiriyor. Ve her gün, öğrendiklerini gece uykuya dalınca unutuyor. Uyuduğunda tüm bildiklerini saklayacak olan belleğine rağmen kendine, hayatına dair sorular soruyor. Bildiği her şeyi sadece uyuyana kadar hafızasında tutacağını bile bile..

Hafızası anılarını derinlere saklamış bir Amnezi hastası olan Christine'in zihninde zaman zaman şimşek gibi çakan görüntüler belirdikçe, geçmişe dair anlar aklına düştükçe, bazı isimler kendiliğinden diline geldikçe, bunlara dair eşine sorduğu sorular, aklında canlanan görüntülerle örtüşmedikçe bir yerlerde bir yalan olduğunu hissedip ertesi gün bu şüphesini bile unutuyor. Ta ki, ona yardım etmek isteyen bir doktor ile karşılaşıp, her gün öğrendiklerini, kocasının kendine anlattıklarını, kendi hatırladıklarını yazdığı bir günlük tutuncaya kadar..
 
Her gün, anlatılan yalanları, öğrendiği gerçekleri, hatırladığı doğruları uyumadan önce günlüğüne yazarak, ertesi gün kocasına güvenmemesi gerektiği gerçeğiyle yeni gerçekler bulmaya çalışan, hem zihniyle, hem kendiyle mücadele eden Christine, bu hale nasıl geldiğini, kim olduğunu, kendi gerçeklerini günlük hafızasıyla bulabilecek mi?
 
Bu soruların cevapları soluk soluğa okuduğum, Christine'nin gerçeğini öğrenmeden elimden bırakamadığım, S.J. Watson'un ilk romanı Uyuyana Kadar'da...



Okuryatar'daki yazım


15 Ekim 2012 Pazartesi

Bir Tutam Lezzet'ten gelen Ödülümm



Sevgili arkadaşım Tanem blogunda beni ödüllendirdiğini ilan etmiş. Kendisine çok teşekkür ediyor; beni ve blogumu ödüle layık gördüğü için çok sevindiğimi söylemek istiyorum...

oxox
Fatma

11 Ekim 2012 Perşembe

Ye, Dua Et, Evlen / Elizabeth GILBERT



Evliliğe küsmüş bir kadın ve bir erkeğin evliliğe giden yolda sıcak ve duygusal aşk hikâyesi
Tüm dünyada bestseller olan Ye, Dua Et, Sev kitabının sonunda Elizabeth Gilbert gönlünü, Brezilya'da doğmuş ama Avustralya vatandaşlığına sahip, tanıştıklarında Endonezya'da yaşamakta olan Felipe'ye kaptırmıştı. Sonsuz bir sadakatle birbirine bağlı bu çift, kötü sonuçlanan birer boşanmanın kurbanları olduğundan şartlar ne olursa olsun bir daha evlenmemek için yemin etmiştir. Ama kader ağlarını örer ve Amerika'ya giriş yaptıkları bir anda Felipe'nin sınır dışı edilmesi planlarını altüst eder. Gilbert, ya evlenip Felipe'yi Amerika'ya getirecek ya da onu sonsuza kadar kaybedecektir.

Söz konusu evlilik olduğunda sadakat, uyumluluk, gelenek, sosyal beklentiler, eşleri bekleyen sorumluluklar ve en önemlisi boşanma riski göz ardı edilmemelidir. Gilbert'ın yazmış olduğu bu eser, aşkın tüm karmaşıklığına ve sonuçlarına rağmen yaşanması gerektiğinin en güzel örneğidir.

Zekice ve mütevazı, eğlenceli, sıcak ve cömert. İşte Ye, Dua Et, Evlen'in arkasındaki ses. Gilbert'in kitaplarının sonunda onu dostunuz gibi kabul ediyorsunuz. Yeniden Gilbert'la olmak bir zevk.
-San Francisco Chronicle (Arka kapaktan alıntıdır.)

Yorumum:

Ye, Dua Et, Sev'in devamı niteliğinde yazılan Ye, Dua Et, Evlen; Benjamin Disraeli tarafından, 1870'de Kraliçe Victoria'nın kızı Louise'in nişanını kutlamak için gönderilen bir mektuptan alıntılanan 'Evlilik büyük bir risk olsa da, yaşanacak mutluluğa değer.' cümlesiyle başlıyor.. Beni de bu noktada içine çekiyor...

Evliliğe küsmüş Elizabeth İtalya'da başlayıp, Hindistan, ardından Endonezya'ya giderek bir yılını geçirdiği gezisinin son döneminde Endonezya'da yaşayan Brezilyalı Felipe'ye aşık olur. Birlikte Amerika'ya, Elizabeth'in evinde yaşamaya giderler. Ancak Felipe'in işi nedeniyle yıllar içerisinde ve son zamanlarda Amerika'ya çok sık giriş çıkış yapması üzerine Amerikan  Hükümeti tarafından şüpheli bulunan Felipe tutuklanır, ardından sınır dışı edilir.. Mutlu çiftin Amerika'ya yerleşip hayal ettikleri yaşama ulaşmaları için devlet tarafından sunulan tek bir seçenek vardır: Evlenmeleri...

Evlilik ikisinin de başından geçip çok kötü anılarla hayatlarında yer ettiği için ilişkilerinin başında evlenmemeye birbirlerine söz verdikleri halde;  evlilik girdabına hükümet zoruyla da olsa girerler.. Ülkeler arasındaki demokratik işlemlerin sonuçlanmasını Asya'nın ucuz ülkelerinde beklerken birbirlerine duydukları sevgiden, sımsıkı bağdan emin olurken, evlilik hakkındaki şüpheleri devam eder..

Elizabeth, gittiği tüm ülkelerde, en ücra köylere, kabilelere kadar girip evli kadınlarla, evliliğe dair röportajlar yapar. Tüm toplumların evlilik anlayışı üzerine bir araştırmaya girişir. İnternetten, kitaplardan evliliğe dair yapılan tüm araştırmalardan kendine bir takım sonuçlar çıkarmaya çalışır. Dünya ve Amerika tarihinde evliliğe bakış açısındaki değişimi kendisi ve ailesi üzerinden sorgular. Düşünür düşünür düşünür...

Evlenmiş olan ve evlenmek üzere olan tüm okurlara tavsiye edebileceğim araştırma niteliğindeki bu romana dair düşüncelerimi, kitapta en çok beğendiğim ve  kendime düstur edindiğim şu cümleyle noktalamak istiyorum :

'Bir evliliğin mutluluğunu, partnerlerin dillerinde taşıdıkları, yıllar boyunca kızgın kelimeleri yutarak kazanılmış yaraların sayısıyla ölçebilirsiniz...'


Bir boşanma talihsizlikti, ama ikincisi ihmalkarlık olurdu.' Oscar Wilde

-...Bu ölçekte bir faica yaşandığında bulaşık makinesini kimin boşaltacağıyla ilgili tartışmalar anlamsız kaldığından, insanın içi eski kızgınlıkları gömme ve belki de yeni bir hayat yaratmanın doğal ve tutkulu özlemiyle dolmaktadır.

- Birine delicesine aşık olduğunuzda o kişiye bakmıyorsunuzdur; tamamlanmış olma hayalinizle zehirlenmiş olarak tamamen yabancı bir kişiye aktardığınız kendi yansımanıza hapsolmuşsunuzdur.

-Birini gerçekten arzulamak, sanki cerrahi bir iğneyle mutluluğunuzun o kişinin dersine dikilmesi gibidir..

Okuryatar'daki yazım...





9 Ekim 2012 Salı

Kitap Kurdu Böjük'ün çekilişi



Son zamanlarda bloglar çekilişten geçilmezken, Kitap Kurdu Böjükün harika çekişini gördüm. Diğer çekilişlerden farklı olarak Böjük, kazanan kişinin çok satanlar listesinden seçeceği iki kitabı hediye ediyor.
Ben şimdiden seçtim bile kitaplarımı : Grinin Elli Tonu ve Tanrı Daima Tebdil-i Kıyafet Gezer...
 
Geriye çekilişi kazanmam kaldı :) Evrene kazanacağım, kazanacağım mesajını yolluyorum, hadi bakalım :)

2 Ekim 2012 Salı

Sonsuza Kadar / Susanna Tamaro


Okuduğum kitapları blogumda yazarken, kitabın ön yüzünün fotoğrafını koyduktan sonra, altına arka kapaktaki tanıtım yazısını yazardım. Arka kapakların her zaman önemli olduğunu düşündüğüm için, bu yazıyı mutlaka eklerdim. Ancak arka kapak yazısının altına bir de benim yorumum, kitap özetim de eklenince yazı çok uzun oluyordu.. O yüzden arka kapağı artık yazmayıp, sadece fotoğrafına yer vermeye karar verdim..


 
Tabi yazılar cücük kadar olduğu için okunmuyor..
 
 
Yorumum:
 
Matteo ve Nora... Birbirine aşık, birbirini tamamlayan, biri akıl ise, diğeri sezgi olan mutlu bir çift..
Sevimli oğullarının perçinlediği mutluluklarına Nora'nın hamileliği ile bir mutluluk daha eklenir...
 
Ancak; hayat beklenmedik sürprizlerle doludur.. Bir trafik kazası geçiren Nora, karnındaki ve arabasındaki yavrusuyla birlikte ölüme gider.. Hayatı dağılan, dipsiz kuyulara düşen Matteo çaresizce, boşluğun içinde acılarla kıvranır.
 
Bazen hatıralarda, bazen mesleği olan doktorlukta, bazen başka kadınlarda teselli bulmaya çalışsa da kederi, ızdırabı hiç dinmez Matteo'nun. Önce annesi, ardından babası da vefat edince, babasının kendisine bıraktığı mektuptan güç alarak, yaşadığı İtalya'dan, babasının doğduğu topraklara gider, orada kendisini toplayabileceğine ve Nora'nın giderken götürdüğü hayat enerjisini yeniden yakalayabileceğine dair inanç kazanır.
 
Ancak geri döndüğünde, tutunabileceği tek ışığı olan, bir süredir birlikte olduğu ve hamile kaldığı için uzaklaşmaya çalıştığı Larissa'nın ortalıktan kaybolduğunu görür.. Ne kadar arasa da Larissa'dan bir haber alamaz. Bu üzüntünün de üstüne kendini yollara vurur. Yıllarca oradan oraya başıboş gezer ve en sonunda dağlık bir bölgede, orman kıyısında derme çatma bir yaşam kurar kendine..
 
İnsandan uzak, yapayalnız geçirdiği yıllarda Matteo doğanın sesini duyar. Hayatın, canlıların ve aşkın gizemlerini keşfeder. Sürekli;  sezgileri, duyuları güçlü olan Nora'nın hayata bakışını, düşüncelerini düşünür. Zaman geçtikçe,  yaşadığı ıssız yer, gezginlerin, dünyadan kopmak isteyen dertlilerin uğrayıp kendilerini rahatlatmak istediği bir yer haline gelir. Doktor Matteo da insanlara bilgisini, hayata dair kavradığı anlamı aktaran bir insan olur.. Zamanı bitkilerle, hayvanlarla, yolu düşenlerle geçerken hayat ona yeniden bir sürpriz yapar..
 
Eşini ve çocuğunu kaybeden Matteo'nun ruhsal dünyasının çöküşü, girdiği girdapta kendini kaybedişi, kederi içime öylesine işlediki, hislerini okurken ben de gözyaşları döktüm o sayfalarla...

Son olarak, çok sevdiğim yazar Susanna Tamaro'nun, son şahaseri diyebileceğim 'Sonsuza Kadar' için, mutlaka okunmalı, diyebilirim..

Altını çizdiğim cümleler:

* Belki de aşkın yasası meteorolojininkinden farklı değildir. Nasıl ki hava yüksek basınçtan alçak basınca doğru hareket etmeye meyilliyse, bizim içimizde de aynen böyle, hiç beklenmedik bir anda bu boşluk oluşur. Ve bu boşluk esintiyi kendine çeker. Basınç farkı azsa hafif bir esinti olur. Çoksa bir kasırga çıkar ortaya.

* Kimi zaman, söylendiği üzere ölüm anımızda gözümüzün önünden sadece bütün hayatımızın değil, ama sahip olamadığımız muhabbet halleri, tadamadığımız okşamalar, anlaşılamadığımız durumlar, bize asılan suratlar, kendinle beslenen inatçılıklar gibi anların da film şeridi gibi akıp gideceğini düşünürdüm.

* İnsanın kendi kendinden sıyrılması. 'Çok geç'  kavramından kaçmanın sırrı bu olmasın? Ama bunu idrak ettiğinde hayat çoktan fazlasıyla ilerlemiş oluyor.

Çok ileri.
Çok geç.
Çok hüzün.
Çok acı.
Önlenmesi mümkün çok acı.


Okuryatar'daki yazım için...

1 Ekim 2012 Pazartesi

Kore Dizisi / Playfull Kiss

 
Adı: 장난스런 키스 / Jangnanseureon Kiss
Bilinen Adları: Playfull Kiss, Mischievous Kiss
Tür: Romantik, Komedi
Bölüm Sayısı: 16+ 7 SP
Yayınlandığı Kanal: MBC
Yayın Tarihleri: 01.09.2010 - 21.10.2010



Kore dizisi izleme hobim tüm hızıyla devam ediyor. Şuanda yayınlanmakta olan diziler yerine yıllar içerisinde izlenip çok sevilen dizileri tercih ediyorum. Kore sever bloglarından aldığım tavsiyeler üzerinden gidiyorum..
Aslında Kore Dizileriyle ilgili planım en beğenilen 10 Kore dizisini izlemek.. Çünkü şimdiye kadar izlediklerim hep ilk 10 içindeydi ve hepsini çok sevdim..

Jung So Min / Oh Ha Ni
 
Annesi küçükken vefat etmiş,  derslere hiç önem vermeyen, okulla alakası sadece arkadaşlarıyla vakit geçirmek olmasına rağmen Okulun en çalışkan öğrencisi dahi Baek Seung Jo'ya aşık olup ona bir mektup yazan ve Dahi Baek Seung Jo tarafından mektubu yazım ve imla yönünden değerlendirilip kötü not verilerek tüm okul önünde rezil olan, sakar ama dost canlısı, şipşirin bir kız.


 
Kim Hyun Joong / Baek Seung Jo
 
Okulun yakışıklısı, en çalışkanı, ünirvesitelerin de kızların da peşinden koştuğu, sürekli kitap okuyan, kimseyle samimi olmayan, sivri dilli, soğuk nevale bir genç. Kendisini BOF'tayken sevsem mi sevmesem mi bilemeyip, sadece ne güzel gülüşü var dediğim 1986 doğumlu bu arkadaşın yakışıklılığını bu dizide onayladım. Giyim tarzı da çok güzeldi. Bof taki gibi beyaz pantolonlar da giydiği oluyordu.
Dizide tenisten, ingilziceye, yemekten ev temizliğine her konuda mükemmel bir genç adam..
 

Lee Tae Sung / Bong Joon Gu
 
Dizinin ilk 2-3 bölümünde gıcık olduğum, bu nasıl bir tip ya ne kadar yapmacık, oyunculuğu da berbat diye düşündüğüm Bong Joon Gu'yu dizinin sonlarına doğru sürekli arar oldum. Hatta diziden sonra verilen youtube özel bölümlerinde kendisine yer verilmemesine sinir oldum.
 
Bong Joon Gu, Oh Ha Ni'nin sınıf arkadaşıdır ve lisenin ilk gününden beri Hani'ye aşıktır, sürekli çevresindedir, herkese karşı koruru kollar, ama Ha ni ona karşı arkadaşlıktan öte bir şey hissetmez. Çok komik Elvis saç tipi, afacan çocuk halleri, tavırlarıyla çok sempatikti. Arkadaşlarıyla mezuniyet gecesinde söylediği şarkı ve dansı beni çok güldürdü..
Kore dizilerinin çoğunda bir komik adam, yan rol olmasına rağmen popüler birisi oluyor herhalde. Secret Garden'da Hallyu Star Oskaydı mesela, Personal Taste'de de Jeon Jin Ho'nun kankası No Sang Joon vardı.. Heartstrings & You've Fallen for Me'de de Kang Min Hyuk... Hepsi de çok şirindi..

Jung Hye Young / Hwang Geum Hee
 
Baek Seung Jo'nun annesi. Şeker mi şeker çocuk ruhlu bir Kadın, hiç Anne gibi değil. Heleki suratsız Baek Seung Jo'nun annesi olması inanılır gibi değil.. Blog tutan, sürekli fotoğraf çekip bloguna koyduğu için oğlunu deli eden, evde sürekli güzel yemekler yapıp sofralar kuran ve Ha Ni ile babasının onlarla birlikte yaşaması için kendini yırtan sevimli bir kadın. 
 
O kadar da güzeldi ki.. Ben çok sevdim bu kadını. Ama Ha Ni'yi o kadar sevmesine bir türlü anlam veremedim. Tamam neşeli, cıvıl cıvıl hayat dolu bir kız ama ne olursa olsun dizi, bir Annenin oğlundan çok, başka bir kızı tutması ve ikisini bir araya getirmek için bu denli uğraşması hatta gidip kendi kendine düğün salonu tutması  yüzünden, gerçeklikten çok uzaktı. Tabi güyaa Baek Seung Jo'nun kendine bile itiraf edemediği duygularını hissetmiş de Anneciği, o yüzden öyle yapmış, neyse iyi yaptı nihayetinde...
 

Choi Won Hong / Baek Eun Jo
 
Baek Seung Jo'nun kardeşi. Aynı abisi gibi akıllı ve soğuk ruhlu bir çocuk. Ama çok sevimli. Ha Ni ile sürekli didişiyor ve abisi gibi ona takılıyor, sürekli Aptal diyor, beceriksizliğini yüzüne vuruyor ama dizin sonlarına doğru o da Ha Ni'yi iyice seviyor ve ona yakın davranıp destek oluyor...


Lee Si Young / Yoon He Ra
 
Baek Seung Jo'nun 1. olarak girdiği Parang Üniversitesine 2. olarak giren, hem çok zeki, hem Baek Seung Jo gibi her konuda becerikli, hem de çok güzel bir kız. Fiziği, yüzü, giyim kumaşıyla Oh Ha Ni'nin yanından bile geçemeyeceği bir kız aslında ama  Ha Ni ile sürekli birbirleirni kıskanıyorlar ve Baek Seung Jo için mücadele ediyorlar..

Kang Nam Gil / Oh Gi Dong
Hani ve babası, Seung Jo'ların evinin balkonunda; Seung Jo'nun He Ra ile evlenmesi gündemde olduğu için o evde daha fazla kalmayıp taşınmaya karar verdikleri bir andan..
 
 
Baek Seung Jo'nun komik tipli babası... Baek Seung Jo'nun düğününde elinde fotoğraf makinesiyle Annesi. Ha Ni'nin Baek Seung Jo'ya yapışıp öpmesiyle herkesin kahkahalara boğulduğu anı çekiyor.
 
Neredeyse her Kore dizisinde karşımıza çıkan Cadı Kaynanadansa Playfull Kiss'te süper bir Kayınvalide var, mumla aranılsa da bulunulmayacak cinsten...
 
 
Hani'nin evi depremde yıkılıp da babasıyla sokakta kaldığında, Babasının çok eski arkadaşı olan Baek Seung Jo'nun babasının evine taşınırlar. Yaşamını sürdüreceği evin Baek Seung Jo'nun evi olduğunu öğrenen Ha Ni, sevinçten türlü numaralar yapar, sürekli Baek Seung Jo'nun karşısına çıkar ama her türlü sakarlığı ve beceriksizliğinden ötürü Baek Seung Jo'dan azar yemekten geri durmaz.
 
Baek Seung Jo'nun Ha Ni'nin ısrarı üzerine ders çalıştırırken uyuyakaldıkları bir an...

 
Aynı evde yaşamaktan ötürü tesadüfler karşılaşmalar...

 
Bazen yakınlaşılan kısacık anlar...

 
Baek Seung Jo'nun babasının şirketini kurtarmak için güçlü bir şiktetten yardım istediği ve onun torunu ile görücü usulü görüştüğü ve o kızın da tesadüfen He Ra olması sonucu yakınlaşmaları ve He Ra 'nın Baek Seung Jo'nun evine ailesiyle tanışmaya geldiği bir an. O anlarda Kızımız Oh Ha Ni, yıkılmıştır ve çaresizdir ama müstakbe kaynanası her şeyi He Ra'nın burnundan getirir..

 
Dizide en sevdiğim sahne..
 
 
Artık Baek Seung Jo'dan tamamen ümidini kesip Bong Joon Gu ile bir randevuya çıkan Ha Ni'yi otobüs durağından almaya giden Baek Seung Jo'ya, Ha Ni'nin aşkını yeniden itiraf etmesi üzerine Baek Seung Jo'da dayanamaz ve Ha Ni'yi öper. Böylece ilişkileri başlar. Ve eve gidip ailelerine de açıklarlar.  Baek Seung Jo  Ha Ni'nin babasına kızıyla evlenmek istediğini söyler..
 
 
Her işe ön ayak olan Baek Seung Jo'nun annesi kimseye sormadan düğün salonunu tutar ve hızlı düğün hazırlıklarından sonra Baek Seung Jo ve Oh Ha Ni evlenirler.. Oh Ha Ni, 4 yıl boyunca peşinde koştuğu ve hiç yüz göremediği biricik aşkına sonunda kavuşur...

 
Evlilik hayatları da bildiğimiz evliliklere benzemiyor. Hala aralarında hiç bir şey yokmuş gibi didişmeler, yanlış anlamalar, çocukça tavırlar, Baek Seung Jo'ya asılan başka kızlarla devam ediyor.
 
Balayına çıkan çifti, başka bir balayı çiftinin hiç yalnız bırakmaması ve diğer gelinin Baek Seung Jo'ya asılması karşısında Baek Seung Jo'nun kayıtsız kalması beni sinir etse de, Balayının son gününde yaşadıkları yakınlaşma o bölümü kurtardı...
Gerçi o sahne, Kim Hyun Joong hayranlarını derbeder etmiştir ama yine de romantik ve heyecanlı bir sahneydi...

 
Doktor olmaya karar veren Baek Seung Jo'ya yakın olabilmek için hemşire olmayı düşleyen ve uzun süre hemşirelik sınavlarına hazırlanan Ha Ni, en sonunda onu da kazanır ve dizide herkesin öve öve bitiremediği azmini, bir kez daha kanıtlar. Nihayet çabasının sonucunu alıp Baek Seung Jo'nun doktorluk yaptığı Parang Hastanesinde hemşire olur. Ama kızın çilesi bitmez, etraftaki hemşireler yine melül melül Baek Seung Jo'ya bakmaya devam ederler. Onlara evli olan adama hele de karısının yanında sulanma hiç anormal gelmiyor herhalde..
 
Dizinin sevdiğim gibi mutlu son ile biten finalinin ardından 10'ar dakikadan oluşan Youtube özel bölümlerini gayet gereksiz bulmuş olsam da hepsini izlemekten geri duramadım. Çünkü o özel bölümlerde dizide yarım kalan bir şeylerden ziyade kendini tekrarlayan konular yer aldı. Birinin doktor, birinin hemşire olduğunu gördük ama onun dışında da pek bir şey yoktu.
 
Keşke o özel bölümlerden BOF'a yapılsaydı ya off ne izlerdimm :)
 
Özel bölümlerin ardından yayınlanan Baek Seung Jo'nun Günlükleri'ni zevkle okudum.. Bu günlükler,  hiç yüz vermeyip sadece sakarlıklarına arkasını dönüp güldüğü halde ve duygularını dizi boyunca hiç ifade etmediği halde biraz da emrivaki bir evliliği kabul edip Ha Ni ile evlenmesine bir türlü anlam veremediğim duruma noktayı koydu. Bir çok boşluğu koydu.. Meğer o da Ha Ni 'ye karşı başından beri bir şeyler hissetmiş sadece kendiyle cebelleşmiş. Çok hoştu günlüklerinde duygularına ifade ediş şekli..
Bu diziye dair en sevdiğim şey günlükler oldu desem abartmış olmam..
 
Romantik komedi tadında, lisede başlayıp üniversitede geçen ardından iş hayatına kadar karakterleri takip eden bu diziyi tüm Romantik komedi Kore Dizisi sevenlere tavsiye ederim...
 
Soundtrack:
01. Öp Öp Öp - Pink Toniq
02. Bir Kez Daha - Kim Hyun Joong 김현중
03. Öpücük Yaramaz - G.NA
04. Aradım - 런 (RUN)
05. Yeniden Deneyin - Pink Toniq
06. Kendini - Lee Tae Seong
07. Seni Seveceğim Söz - 씨스타 (소유)
08. Uvertür(Açılış Şarkısı) 장난스런키스
09. Seni Seviyorum (Ana Tema)
10. İtiraf
11. Oh! Şef
12. Koş
13. Evlilik
14. Aşk Teması
15. Arkadaşlar ile
16. Aşk Lavs-i
17. Kampüs Hayatı
18. Aşk ve Hüzün
19. Gölge
20. Daha çok Özledim
21. Heyecan

Playful Kiss (Special Edition) OST
01 Çarpıntı - Park Boram, Kim Soo Jong, Lee Boram of Superstar K2
02 Çarpıntı (Inst.)

Palyfull Kiss Special OST Part.2
01 Hiç Söyledim Mi - HowL