27 Kasım 2012 Salı

Prag Mezarlığı / Umberto ECO



 
 
 
 
Kitabın orjinali.
 
Dünya çapında ses getiren kitapların, Türkiye baskısına verilen kapak resmini ya da ismi genelde beğenmem. Prag Mezarlığında da orjinal baskının kapak resmini daha çok beğendim. Kitabın duygusunu sokaktaki karanlıktan sisli ışığa uzanan taş parkeli yolda daha iyi hissettirdiğini düşünüyorum..


19. yüzyılda Paris: Komün Günleri; hançer darbeleri; absent dumanları arasında hazırlanan cinayetler; kanalizasyonda yatan cesetler; patlamalar; isyanlar; takma sakallar; sahte noterler; düzmece vasiyetler; satanist örgütler; kara ayinler; cinsellikle pek fazla ilgilenmeyen, hastalarının rüyalarına burnunu sokmamaya kararlı bir Doktor Froïde Torino, Palermo, Paris şehirlerinde dolaşan histerik bir satanist; iki kez ölen bir rahip; masonlara karşı entrikalar kuran Cizvitler; rahipleri kendi bağırsaklarıyla boğan masonlar; çarpık bacaklı raşitik bir Garibaldi; bir sahte belgenin Siyon Bilgelerinin Protokollerine dönüşmesi...

Umberto Eco, 2010 yılında İtalya'da yayımlanır yayımlanmaz çoksatarlar arasına giren romanı Prag Mezarlığı'nda, çok renkli, çok katmanlı, çok kişilikli bir dünya sunuyor bize. Hitler'in Yahudi soykırımının gerekçesini oluşturduğu iddia edilen Siyon Bilgelerinin Protokolleri'nin ortaya çıkışını ele alıyor bu eserde. Dönemin popüler macera romanlarından gazete yazılarına kadar çok sayıda kaynağın bir araya gelmesiyle oluşan protokollerin tarihçesini, o dönemin tefrika romanlarına uygun bir tarzda ve tabii ki her zamanki gibi engin tarih, edebiyat ve popüler kültür bilgisini konuşturarak romanlaştırıyor. Üstelik dönemin kaynaklarından seçilmiş uygun resimlerle. Okurları tam bir karnaval bekliyor!

Yorumum :

Eco'nun yeni bir kitap yazması ve bu kitabın yayınlandığı ilk günden itibaren Vatikan ile Roma Hahamından tepkiler alıp Dünyanın her yerindeki Yahudilerin eleştiri oklarına hedef olması, merakımı büsbütün artırarak Prag Mezarlığı'nı okumaya yöneltti beni...

19. Yüzyıldaki Dünyaya, İtalya'ya, Paris'e, savaşlara, komün günlerine  yer veren kitap esas olarak Gizli Siyon Belgelerini ortaya koyarak antisemitizm eksenli bir hikaye kuruyor. Umberto Eco her nekadar bunun tarih kitabı değil,  bir roman olduğunu vurgulasa da,  daha önce üzerine hiç okumamış olduğum konuları içeren bu değerli kitap benim için,  tarihin güçlü bir edebi dille anlatıldığı belgesel tadındaydı. Çünkü romandaki tek kurgu baş karakter Simone'nin kendisiydi.  Simonini dışında dedesiyle birlikte tüm kahramanlar gerçek hayatta var olmuş tarihi kişilikler ve romanda anlatılan tüm olayları yapmışlar.

Hitler'in yaptığı Yahudi Soykırımına dayanak oluşturduğu dünyaca bilinen Siyon Belgelerini okumak ırkçılığın nasıl da bilinçli kurgulanarak, koskoca Ülkelerin, Milletlerin; zeki ve düzenbaz bir kişi tarafından , tüm bir kitleye düşman haline getirilebildiğini gösterdi bana.

Cizvit Rahiplerden, günahkar Papazlara, Katolik din adamlarına kadar, Sanatist Örgütlerden, Çılgın dini ayinlere, masonlara, kılık değiştiren insanlara, sahte noterlere 19. Yüzyılın tüm karanlık işlerine, Paris'in arka sokaklarında dönen olaylara, parmak izi almanın henüz keşfedilmediği dönemde kolaylıkla işlenen cinayetlerin şehrin altını tamamen kaplayan kanalizasyon sokaklarına terk edişiline kadar birbirinden ilginç öykülere yer veriyor Umberto Eco..

İtalya'da yaşamayıp İtalya Tarihine dair pek bilgi sahibi olmadığım için; önce Torino, Palermo'da başlayarak İtalya İç Savaşlarına genişçe yer verilen kitabın başlarında sıkılmamı İtalyanca bu denli ağır bir kitabı Türkçe'ye çevirirken hiç dipnot kullanmamış çevirmene bağlıyorum...

Prag Mezarlığı, olayların Prag'da geçmemiş olmasına rağmen, Simone Simonini'nin Prag Mezarlıklarının görünümünden etkilenerek kurguladığı; Fransız, ardından da Avrupa Gizli servislerine sattığı Yahudi bir Hahamın ağzından yazılmış dünyaya egemen olacakalarının iddia edildiği 'Prag Mezarlığı Protokolleri' adındaki belgelerdir.

19. Yüzyıl'daki Fransız mutfağının kültürüne, Paris'in restoranlarına ve Fransız yemeklerinin  tariflerine oldukça geniş yer ayıran yazarın; çıktığı andan itibaren iki günde 230.000 satan romanının; ilgilenenlerce okunmasını; bir çırpıda okuyup bitirilen romanlar dışındaki kitapları vakit kaybı olarak gören kimi bestseller okuyucusunun Prag Mezarlığı'na hiç niyet etmemesini söylemek istiyorum..


Altı çizili Cümleler :

*Petit Pont Sokağı'nda üç kuruşa yemek yenen bir yer keşfetmiştim : Halles'deki kasapların çöpe attığı bozuk etler - yağlı kısımları yeşil, yağsız kısımları kararmış olanlar- şafakta toplanıyor, temizleniyor, üzerine bol tuz ve biber ekiliyor, sirkeye yatırılıyor, kırk sekiz saat avlunun dibinde esintiye karşı asılıyor, sonra da müşteriye sunmaya hazır hale geliyordu. Dizanteri garanti, fiyat yaklaşılabilirdi.

*Avluya açılan geniş bir salondan girilen Huchette Sokağındaki Noblot lokantasına takılabiliyordum. Buraya giderken ekmeğini yanında götürmen gerekiyordu. Patroniçe ve kızları Rozbif, peynir, marmelat gibi yiyecekleri hesaplıyor, yanında iki ceviz olan pişmiş armut dağıtıyorlardı. Kasanın arkadasından üzerinde soslu koyun, tavşan, sığır, bezelye püresi ya da mercimek pişen koca bir fırına varılıyordu.  Servis diye bir şey beklenmemeliydi :tabak çatal bulup aşçının önünde sıraya giriliyordu. Birbirlerine çarparak hareket eden konuklar tabaklarını sıkı sıkı tutup koca 'table d'hote'a oturuyorlardı. Et suyuna çorba iki, sığır eti dört paraydı, on kuruşa da dışarıdan ekmek alıyordum; böylece kırk kuruşa karnımı doyuruyordum.

* Ölçüsüzce Dünyaya egemen olma hırsı, Yahudilere ait olmayan bütün zenginliklere sahip olabilme konusunda doymak bilmez bir açgözlülük, Hristiyanlara ve İsa Peygamber'e karşı hınç, Talmud'un dediği gibi her Yahudi'nin serbestçe balık avlayabileceği açık bir göl olarak kabul edilecektir.



Okuryatardaki yazım...
 

2 yorum:

  1. Sayende ceviri yapilan kitap kapaklarininda degistirildigini ogrendim.Ben kitap okumayi cok severim.Burda bile olusturdugum kucuk capli Turkce kitaplardan olusan bir kutuphanem var.Iyi bir ingilizcem olmasina ragmen kitaplari orjinal dilleriyel okumayi sevmiyorum.Sanirim aliskanlikla alakali benim durumum :) Yalniz yeni cikan kitaplardan ne yazik ki okuyamiyorum buraya ulasimi cok pahaliya geliyor :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahh canım keşke benim de İngilizcem çok iyi olsa da; ben de orjinal diliyle okuyabilsem. Tabi ağır olur, ana dilinde okumak daha kolaydır, ama tee Amerikalara da Türkiye'den kitap gitmez ki. Şu kargo parası yok mu.Ben de ebaydan,amazondan bir sürü şey beğeniyorum, kargo parasından alamıyorum.Benim beğendiklerim oyuncak,aktivite malzemesi tabiiki:)Sen orada o tür şeyleri çok ucuza alabilirsin ne güzel..

      Sil