29 Ocak 2013 Salı

Alex / Pierre Lemaitre



Sıradan bir kadın, bir gün sokak ortasında kaçırılır. Ne var ki yalnız kaçıranın değil, kurbanın kimliği de şüphelidir. Tek bilinen, içinde ne ayakta durabildiği ne de uzanabildiği bir kafeste, korkunç şartlar altında hapsedilerek sürekli işkence gördüğü ve isminin Alex olduğudur...

Davayı üstlenmek zorunda kalan Başkomiser Verhoeven, bir yandan geçmişiyle hesaplaşırken bir yandan da bu gizemli kadını celladının elinden kurtarmak için zamanla yarışmak zorunda kalır. Soruşturma ilerledikçe Alex'in karmaşık geçmişiyle yüz yüze gelecek, hiç beklemediği bir sürprizle karşılaşacak ve hayatının en zor kararını vermek zorunda kalacaktır...

Alex, kurban, cellat ve kurtarıcı üçlüsüne getirdiği psikolojik derinlikle, solukları kesen ritmiyle, tüyler ürperten gerçekçi anlatımıyla ve dehşet içinde bırakan sonuyla gerilim tutkunlarını baştan çıkaracak.

İddia ediyoruz, Alex sizi çok şaşırtacak...
 

Yorumum:
Yalnız yaşayan bir kadının kaçırılması ile başlıyor hikaye... Tesadüfen görgü tanığı olan bir mahallelinin ifadesiyle bir kadının kaçırılmasından haberdar olan polisin olayın üzerinden günler geçmiş olmasına rağmen hiç kimsenin kayıp ilanı vermiyor olmasının şaşkınlığıyla, eldeki tek ipucu sayesinde kaçıran şahsın izini sürmesi ile olaylar heyecanlı bir hal alıyor.

Akıllarda uzun süre 'neden Alex' sorusu oluyor, Alex de dahil... Ta kii, kişisel problemleriyle ve yalnızlığıyla boğuşan polis memurunun kaçıran kişiye ulaşmasına kadar... Herkesten uzak, gizli bir köşede, insanlık dışı şartlarda, küçücük bir kafesin içinde sıçanlarla birlikte tutsak olan Alex'in, meğer ne büyük suçlar işleyip, ne çok insan öldürdüğü anlaşılana kadar...

Ve bu suçlu Alex, polis kendisine ulaşamadan akılcı hareketleri ve soğukkanlı planlarıyla bir kaç cinayet daha işliyor. Tüm bu cinayetlerin tek ortak noktası olan insanların öldürülüş şekli sayesinde Alex'in izini süren polis memuru Verhoeven'ın, Alex'in çocukluğundan itibaren görmüş olduğu tecavüzler, cinsel tacizler, yaralanma ve aşağılanmların sonucunda mahvolan bedeni ve karakterini analiz etmesi, kendi ailevi problemleri ile korkularının üzerine gitmesiyle aynı günlerde gerçekleşiyor.

Paris'in, Fransızların günlük yaşantılarını da okumuş olduğum bu kitapta bir an Alex'i acınacak halde görürken, bir an nasıl da korkunç biri olduğunu düşünüp bir an sonra ise, nasıl da yokoluşun içindeki mücadelesiyle hayattan intikam almaya çabaladığını görerek için için üzüldüm...






 

6 yorum:

  1. Ben de daha bugün nerelerdesin diye merak ediyordum. Nerelerdesiiiin :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sorma canım, ben de kendimi kaybettim, bulamıyorum :)
      Yüksek Lisansa başladım bu yıl, hem ev, hem iş, hem çocuk üstüne de dersler gelince blog,site tamamen unuttum. Kore dizim bile yaırm kaldı, 1 aydır izleyemiyorum :)

      Sil
    2. Aa ne kadar güzel,ne üzerine yüksek lisans :)

      Sil
  2. Canim yine msallahin var , bunca seye nasil yetiisyorsun ? lutfen sirrini bizlerle paylas , ozellikle benim yakinda cok ihtiyacim olacak :/

    YanıtlaSil
  3. ayyyyyyyyyyyyyyy bunu okumalıyım ve ınan bu konusa sana ımrenıyorum canım

    YanıtlaSil
  4. beğenerek okuduğum kitaplardan oldu alex.. arka kapak yazısındaki gibi alex beni şaşırttı..

    YanıtlaSil